ARTICLES

Original Article

Alkol Kullanım Bozukluğu Olan Bireylerde Dürtüsellik, Yeme Tutumu ve Diğer Değişkenler ile İlişkisi: Kontrollü Bir Çalışma

Sema AKKOYUN,Işıl GÖĞCEGÖZ
2020, 4(2), s:47-53

Amaç: Bu araştırma, alkol kullanım bozukluğu olan ve alkol kullanımı olmayan bireylerde dürtüsellik, yeme tutumu arasındaki ilişki incelenmiştir.
Yöntem: Alkol kullanım bozukluğu olan ve alkol kullanımı olmayan katılımcıların yer aldığı kesitsel bir çalışma olarak yürütülmüştür. Alkol kullanım bozukluğu tanısı
alan katılımcılar NP İstanbul Beyin Hastanesi AMATEM servisinde yatan hastalar ile anket çalışması yürütülmüştür (N=58). Katılımcılar Sosyodemografik Bilgi Formu, Yeme
Tutumu Testi, Barratt Dürtüsellik Ölçeği (BIS-11), Erişkin DEHB Ölçeği ile değerlendirilmiştir.
Bulgular: Alkol kullanım bozukluğu tanısı almış hasta grup (N=58) ve kontrol grubu (N=60) katılımcıları arasında erkek katılımcı sayısının daha yüksek olduğu gözlemlenmiştir.
Çalışmanın erken erişkinlerle yapıldığı görülmektedir. Araştırma değişkenleri olan yeme tutumu, dürtüsellik ve DEHB boyutlarının hasta grup ve kontrol grupta karşılaştırmaları yapıldığında, yeme tutumu ve dürtüsellik boyutlarının alkol kullanım bozukluğu tanısı almış hasta grup katılımcılarda daha yüksek olduğu saptanmıştır. DEHB boyutlarında ise yalnızca dikkat eksikliği alt boyutunun kontrol grubundan daha yüksek olduğu görülmektedir.
Sonuç: Bu çalışmada alkol kullanım bozukluğu olan hastalarda yeme tutumu, dürtüsellik puanları daha yüksek bulunmuştur.


Original Article

ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİNDE RİSKLİ ALKOL KULLANIMINI YORDAYICI BAZI ETKENLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ

Deniz Eryılmaz,Işıl Gogcegoz,Gul Eryılmaz
2020, 4(1), s:16-20

Riskli alkol kullanımı bireylerin ve toplumun ruh sağlığı açısından önemli bir halk sağlığı sorunu haline gelmiştir. Madde bağımlılığı 1951 yılında Dünya Sağlık Örgütü (DSO) tarafından hastalık olarak değerlendirilmeye başlanmıştır. Türkiye’deki alkol tüketimi açısından bakıldığında alkol tüketiminin önlenmesi ile erkeklerde tüm ölümlerin %4.7'sinin, kadınlarda tüm ölümlerin % 3.1'inin önlenebileceği öngörülmektedir. Riskli kullanım fiziksel, mental ya da sosyal alanlarda zarar görme riski ile karsı karsıya gelecek miktarda alkol tüketimi olarak tanımlanabilir. Bu araştırmanın evrenini; 2018-2019 öğretim yılında Üsküdar Üniversitesinde eğitim alan öğrenciler oluşturmaktadır. Katılımcıların alkol kullanım seviyelerini belirlemek ve riskli alkol kullanımını saptamak amacıyla Alkol Kullanım Bozukluklarını Belirleme Testi kullanılmıştır. Bu çalışmanın sonuçlarına göre riskli içiciliği olan bireylerin oranı %6.3’dür. Eğitim düzeyinin artması, erkek cinsiyet ve aile tutumları diğer risk faktörleri arasında sayılabilir. 


Original Article

ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİNİN DUMANSIZ KAMPÜS UYGULAMASINA BAKIŞ AÇILARININ DEĞERLENDİRİLMESİ

Birgul Kekliltepe,Işıl Gogcegoz
2020, 4(1), s:21-27

Sigara, dünya genelinde kullanımı oldukça yaygın olan, halk sağlığını tehdit eden ve bağımlılık yapan bir maddedir. Sigara içerdiği maddelerden dolayı cilt bozukluklarından kansere kadar pek çok hastalığa sebep olarak Dünya’da milyonlarca kişinin ölümüne sebep olmaktadır ve önlemler alındığı müddetçe ölümler önlenebilmektedir. Gelişmiş ülkelerde sigara kullanımıyla mücadele kapsamında pek çok çalışma yapılmaktadır. Ülkemizde de son yıllarda sigara kullanımına ilişkin çalışmalar yürütülmektedir. Ülkemizde Dünya’ya örnek olan çalışmalardan birisi dumansız hava sahasıdır. Dumansız hava sahası, halka açık alanlarda sigara içilmeyen ortamlardır. Üniversitelerde de sigara kullanımı oldukça yaygındır. Bunun önüne geçebilmek amacıyla çalışmalar yapılmaktadır. Üniversitelerde de dumansız kampüs uygulamasına yönelik çalışmalar yapılmaktadır. Bu çalışma; Üsküdar Üniversitesi öğrencilerinin dumansız kampüs uygulamasına bakış açısının değerlendirilmesi amacıyla yapılmıştır. Çalışmaya Üsküdar Üniversitesi Çarşı Kampüsü’nde okuyan 414 kişi katılmıştır. Öğrencilere Sosyodemografik Form, Dumansız Hava Sahası Değerlendirme Formu ve Fagerström Nikotin Bağımlılık Testi verilmiş olup 3 ayrı test üzerinden çalışma gerçekleştirilmiştir. Elde edilen bulgular, sigara içmeyenlerin sigara içenlere göre “Dumansız Kampüs” uygulamasına daha çok destek verdiğini göstermiştir. Ayrıca bağımlılık düzeylerinin istatiksel olarak anlamlı farklılıklara neden olmadığı belirlenmiştir. Anahtar Kelimeler:


Review Article

İkincil Kumar Oynama Bozukluğu

Gül Eryılmaz,Işıl Göğcegöz
2018, 2(2), s:59-61

Patolojik kumar, sosyal, mesleki ve aile hayatında önemli kayıplara neden olabilecek bir beyin hastalığıdır. Bu yazıda, ikincil veya iyatrojenik olarak adlandırılabilecek kumar bağımlılığı davranışı gözden geçirilmiştir.


Case Report

Psikoaktif Madde Kullanım Bozukluğu ve Psikoz Birlikteliğinde Birincil-İkincil Ayrımı: Olgu Sunumu

Işıl Göğcegöz,Fagan Zakirov
2018, 2(1), s:27-30

Psikoaktif madde kullanım bozukluğu, bireylerin beyinlerindeki ödül, motivasyon, hafıza ve karar verme mekanizmalarını etkileyerek uyuşturucu kullanmaya karşı kontrol edilemez bir dürtüsellik ile giden, kronik bir hastalık olarak tanımlanabilir. Bu maddeler, bir yandan bağımlılık oluştururken diğer yandan santral sinir sistemini uyararak veya deprese ederek, duygudurum, mental durum, davranış ve motor fonksiyonlarda bozukluklara sebep olarak bireylerin hayatında tehlikeli sonuçlar doğurabilmektedir. Alkol, kannabis, kokain, opiyatlar, amfetamin ve benzeri maddeler, kafein, halusinojenler, liserjik asit dietilamid (LSD), inhalanlar, nikotin, fensiklidin, sedatifler, hipnotikler, anksiyolitikler, anabolik steroidler, nitröz oksid bağımlılık oluşturan maddeler arasında sayılabilir (1,2). Madde kullanım bozukluğu olan hastalarda psikiyatrik bozukluğun görülme sıklığı 2.7 kat daha fazladır. Madde kullanım bozukluğu olan bireylerin %70-75’inde en az bir psikiyatrik bozukluğun eşlik ettiği bildirilmiştir (2,3). Aynı zamanda psikiyatrik bozukluklarda madde kullanımının daha sık olduğu bilinmektedir. Türkiye’de yapılan bir çalışmada şizofrenide psikoaktif madde kullanımı %3.2, bipolar bozuklukta ise %3.5 olduğu bildirilmiştir. Aynı çalışmada madde kullanan ve yatarak tedavi gören hastaların %39’unun psikotik bozukluk, %23’ünün bipolar bozukluk tanısı aldığı görülmüştür (4).

Madde kullanımına bağlı bozukluklar arasında oldukça sık görülen psikotik bozukluk veya eştanı durumu klinik olarak oldukça önemlidir. Bu durumda klinisyenlerin karşılaştığı en büyük zorluklardan birisi birincil-ikincil ayrımıdır (5). Bu çalışmada, psikoaktif madde kullanımı ve psikoz birlikteliği ile birincil-ikincil ayrımı iki olgu örneği üzerinden tartışılmaktadır.